Cilt/Volume : 23
121. Sayı : Seramik

 

TOPRAK SERAMİK GRUBU GENEL MÜDÜRÜ TOLUN VURAL’LA RÖPORTAJ

- Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

- İstanbul’da doğdum. İ.TÜ.’den Metalurji Mühendisi, Sheffield Üniversitesi’nden Seramik Mühendisi ve Seramik Yüksek Mühendisi olarak mezun oldum. Etibank Seydişehir Alüminyum Tesisleri, Eczacıbaşı Seramik Fabrikaları ve Toprak Seramik Fabrikaları’nda görev yaptım. Halen Toprak Seramik Grubu Genel Müdürlüğünü yürütmekteyim. Türk Seramik Derneği kurum üyesi ve Başkan Yardımcısı, Metalurji Mühendisleri Odası, Institute of Materials (İngiltere), American Ceramic Society, SERSA, IRSAD gibi mesleki ve sektör kuruluşlarının üyesiyim. Ayrıca bazı sosyal kulüp üyeliklerim bulunmaktadır.

- Geleneksel seramik (Traditional Ceramics) denilince ne anlaşılır?

- Türkiye’de yerleşmiş dar kapsamlı tanımına karşılık “seramik” gerçekte topraktan ateşte pişirilerek yapılmış her türlü malzemeyi kapsamaktadır. Böylece çanak çömlekten tutun,çimento, sağlık gereçleri, kaplama malzemeleri refrakter malzemeler, havacılık ve uzay sanayiinde kullanılanlar, kompozit malzemeleri tanım içinde sayabiliriz.

- Türkiye’de geleneksel seramik tarihçesini kısaca anlatabilir misiniz?

- Bilindiği üzere Anadolu hem medeniyetlerin beşiği hem de medeniyetlerin geçiş köprüsü olmuştur. Anadolu’da yaşamış olan uygarlıklar ilk çağlarda yiyeceklerini saklamak için çanak ve küpleri, yemek-içmek için tabak ve kupaları, evlerinde kullanmak için yer ve duvar kaplamalarını, tuğla ve kiremiti toprağı şekillendirdikten sonra pişirerek üretmiştir. Bu nedenle seramiklerin tarihi Anadolu’da İ.Ö. 3000 yıllarına dayanmaktadır. Anadolu’ya yerleşmelerini takiben Türkler o zamanların en gelişmiş teknolojilerine sahip doğu ülkelerinden (Çin, İran ve Orta Asya) öğrendikleri bilgilerle Kütahya ve İznik’te seramik merkezleri kurmuşlardır. Bunlardan hala dünyaca ünlü çiniler üretilmektedir. Yine İstanbul’da Yıldız Sanayii’nde süs ve sofra eşyası üretilmek üzere bir tesis kurulmuştur. Bu faaliyetler XIII. ile XVI. yy. arası devam etmiş ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun gerilime döneminde tüm diğer sektörler gibi ihmal edilmiş ve yok olmuştur. Cumhuriyet döneminde seramik sektörünün yeniden canlandırılması için devlet öncülük etmiştir 1960’lı yıllarda Yarımca’da refrakter, sofra eşyası, sağlık gereçleri ve Bozüyük’te duvar ve yer kaplamaları ürüten tesisler kurulmuştur. 1960’ların sonlarına doğru özel sektör bu işe girmiş ve bilahare devlet kuruluşları tasfiye edilmek suretiyle seramik sanayii tamamen özel sektör kontrolüne geçmiştir. 1980’lerin başında liberal ekonomiye geçilmesi ile birlikte sektör kendisini dış rekabete göre düzenlemiş ve yurt dışı pazarlarda Türk ürünleri kendini göstermiştir.

- Sektörün şu anda yaşadığı sorunlar nelerdir?

- Seramik sektörü teşviklerin de etkisiyle kaplama malzemeleri, sağlık gereçleri, sofra eşyası ve bazı refrakter malzemelerde dünya ölçüsünde büyüklüğe ulaşmıştır. Böylece sadece Türk pazarına değil dünya pazarlarına açılmak zorunluluğu oluşmuştur. Türkiye’deki ekonomik dengesizlik diğer sektörleri olduğu gibi seramik sektörünü de direkt olarak etkilemektedir. Ekonomik durgunluk dönemlerinde yurt içi talep daralmasına paralel olarak sektör krize girmektedir. Yurtdışı pazarlardaki geçmişimiz çok eski olmadığı için Avrupa’da güçlü İtalyan ve İspanyol rakiplere karşı zor şartlar altında tanıtım ve kedini kabul ettirme mücadelesi verilmektedir. Yeni açılan Kuzey Amerika ve Uzak Doğu pazarlarında ise ucuz maliyetli Latin Amerika ve Uzak Doğu ürünleri ile rekabet edilmektedir. Türk seramik ürünleri kalite ve estetik yönünden söz konusu pazarlarda iyi olarak tanınmalarına rağmen Türkiye’deki ekonomik kriz nedeniyle ürünlerimiz hak ettikleri bedeli alamamaktadırlar.

Türkiye tüm politik ve ekonomik zorluklara rağmen hızlı gelişecek, genç, dinamik ve iyi yetişmiş insan gücü ile diğer sektörlerde olduğu gibi son gücü ile seramik sektöründe de dünyanın kabul edilen bir gücü olacağına inanmaktayım.

- Devletin seramik sektörüne ilişkin politikaları nelerdir?

- AB’ye üyelik müracaatı ile birlikte devlet tarafından yürütülen çalışmalarda seramik sektörü AB içinde rekabet edebilir sektörler arasında yer almıştır.

Bütün bunlara karşın sektörün gelişmesinde devletin ağırlıklı olarak bir katkısı ve yol göstermesi olmamıştır. Son yıllarda sektöre yapılan yatarımlar doğru dürüst fizibilite çalışmaları yapılmadan sermaye sahiplerininin arzuları ile gerçekleşmiştir. Bu durum sektörün sağlıksız olarak büyümesine yol açmıştır.Türkiye halen makine ve teçhizat üretim altyapısına, ürün ve teknoloji geliştirme kuruluşlarına sahip değildir. Devletin şirketlere katkıdan ziyade bu konularda yol gösterici olmasını ve büyük kuruluşların kurulmasını teşvik etmesinin yerinde olacağına inanmaktayım. Ancak böylece İspanya örneğinde olduğu gibi teknoloji ithal eden değil aynı zamanda yaratan ülke olabilir, rekabette kuvvetli duruma gelebiliriz.

Diğer taraftan devlet tekelinde olan girdilerin (elektrik, doğal gaz, bor ürünleri gibi) fiyatlarının rakip ülke fiyatlarına çekilmesi devletten en önde gelen beklentimizdir.

- Sektördeki teknolojik gelişmeleri kısaca özetleyebilir misiniz? Türkiye’de sektöre yönelik teknoloji üretimi mevcut mudur?

- İleri seramik sektörü Türkiye’de gelişmemiş olduğundan gelen metni geleneksel seramiklerde teknoloji durumuna bakmak yerinde olacaktır.

1970’li yıllara kadar Almanya, İtalya ve Fransa gibi ülkeler sektörün en önde geleniydi. Ancak çok yoğun olan bu sektöre gelişmekte olan ülkelerin girmesi ve ürünlerini Avrupa’da ucuz fiyatla satmaya başlaması üzerine Batı Avrupalı üreticiler daha az eleman ve enerji kullanacak üretim usulleri ve bunlar için makine ve teçhizat geliştirmeye ağırlık verdiler. 1980’lerden sonra seramik kaplama malzemeleri, sağlık gereçleri, sofra eşyası üretiminde formasyon, yüksek kapasite, az enerji kullanan makine ve teçhizatlar geliştirilmiştir. Böylece maliyetlerde azalma olmuştur.

Batı Avrupa ülkeleri ayrıca gelişmekte olan ülkelerle rekabet edebilmek için yeni ürünler geliştirmektedirler (porselen, granit gibi). Bu ürünleri üretebilmek için de yeni makine ve teçhizatlar geliştirilmektedir.

- Kullanılan temel maddeler nelerdir? Hammadde kaynakları nereden sağlanıyor? Ülkemizdeki hammade kaynakları yeterli midir?

- Ana hammaddeler olarak kil, kaolen, feldspat ve kuvartz kullanılmaktadır. Yurt içinde kaliteli feldspat ve kuvartz kumu bulunmakta ve ihracat da yapılmaktadır. Anadolu’nun jeolojik yapı yeni olduğu için plastik kil ve kaolenlerin oluşumu azdır. Bu nedenle başlıca İngiltere ve Ukrayna’dan ithalat yapılmaktadır. Öte yandan diğer girdilerden biri olan boraks ürünlerinde yurdumuz dünyanın en büyük rezervine sahiptir ve yurt dışına ihracat yapılmaktadır.  

Adres:
Hatay Sokak No: 10/9
Kızılay 06650 ANKARA

Tel:  

 (312) - 425 41 60
 (312) - 419 38 18

E-Posta:

 Genel Merkez
  İstanbul Şube

Faks:

 (312) - 418 93 43


TÜRKİYE ÜNİVERSİTELERİ
ÜNİVERSİTELERİN METALURJİ, SERAMİK VE MALZEME BÖLÜMLERİ
Web Tasarım