24 yıldır her 25 Kasım’da kadınlar “erkek şiddetine DUR ! ” demek için eylemler düzenliyor.
Kadın mücadelesi, dünyada ve ülkemizde çoğalan muhafazakâr iktidarlar tarafından her zaman olduğundan çok daha fazla baskıyla susturulmaya çalışılıyor. Kadın emeği yok sayılıyor.
Emperyalist güçler savaş ve şiddet politikalarıyla kadın kimliğine, bedenine ve hayatına dönük saldırılarını sürdürüyor, doğal olan ancak ülkemizde yönetilemeyen afetler nedeniyle kadınlar ve kız çocukları daha fazla yoksulluğa, daha fazla ev içi köleliğe mahkûm ediliyor, şiddete maruz kalıyor.
Ülke olarak siyasal, toplumsal ve ekonomik, derin bir krizin içerisindeyiz. İktidara geldiği günden bu yana AKP iktidarının kurmaya çalıştığı gerici ve talan düzeni kadınlara yoksulluk, şiddet ve ölüm; çocuklara ve gençlere ise belirsiz bir gelecek ve kocaman bir karanlıktan başka bir şey sunmadı.
Eşitsizliği, adaletsizliği, işsizliği, şiddeti ve sömürüyü derinleştiren bu krizden en fazla etkilenen kesim ise kadınlar. İşsizlik tehlikesiyle karşılaşan, “esnek çalışma” bahanesiyle ofislerden, arazilerden ve şantiyelerden uzaklaştırılan, eve kapatılan kadınların payına düşen artan ev içi şiddet.
Kadınlar iş hayatından koparılarak günbegün biraz daha toplumsal hayatın ve üretimin dışına atılıyor. Bizi yok saymaya çalışan bu karanlığa karşı sesimizi yükseltiyoruz. Buradayız. Bizi yok sayamazsınız. Geleceğimize hep birlikte sahip çıkıyoruz.
‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ verilerine göre 31 Ekim 2023’e kadar 353 Kadın, şiddet nedeni ile hayatını kaybetti. Her gün kaybettiğimiz kız kardeşlerimizin acıları canımızı yakarken birincil sorumlular, giderek artan kadına yönelik şiddeti yok sayıyor, cezasızlık ve izlediği politikalarla kadına yönelik şiddeti meşrulaştırıyor. “Aileyi koruma” adını verdiği mitingleriyle kadınların özgürlüğünü, LGBTİ+’ların haklarını hedefine alıyor. Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlükten kaldırıyor.
Haklarımıza göz diken Tek Adam Rejimi, kadınların itiraz ve isyanına yenik düşecek!
Kadın düşmanlığında birleşmiş, hayatlarımızı ve haklarımızı yok etmek için el sıkışan, ‘bekâr kadınları’ sahiplendirmekten bahseden, LGBTİ+’ların varlığına saldıran, çocuk istismarını meşrulaştıran bu karanlık ittifaka, bu çağ dışı zihniyetin tehditlerine karşı kadınların öfkesi, mücadelesi, direngenliği ve dayanışması hiç bitmedi.
Kadına yönelik şiddetin son bulması için, LGBTİ+’ların hakları ve yaşamları için, çocukların geleceği için, İstanbul Sözleşmesi’ni geri kazanmak için, 6284 sayılı kanunu uygulatmak için, medeni haklarımıza sahip çıkmak için, yaşamlarımız ve haklarımız için mücadeleden bir adım geri atmıyoruz. Bu kötülük iktidarına teslim olmayacağız.
Eşit, özgür ve gerçek anlamda laik bir dünyayı ve ülkeyi kazanana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.
Biliyoruz ki, kadınlar kurtulursa ülke kurtulur, geleceğimiz kurtulur, tüm toplum kurtulur! Hayatımızı, yaşam sevincimizi çalanlardan hesap soralım, bu çürümüşlüğü, karanlığı el birliğiyle defedelim.
Biz TMMOB’li kadınlar anayasal ve insan haklarımızı korumak için, cumhuriyet değerlerini korumak için, emekten, eşitlikten, özgürlükten, laiklikten yana bir ülke ve barış içinde dünya için mücadelemizi büyütme karalılığındayız.
Bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancısı kadınları olarak, Gerek Dominik’de gerekse dünyada “kelebekler” adıyla anılan Mirabel kardeşlerin 1960 yılında başlattığı mücadeleyi saygıyla selamlarken, kadına yönelik, şiddete, gericiliğe, yoksulluğa ve hukuksuzluğa karşı, eşit ve özgür bir gelecek için herkesi dayanışmaya, örgütlenmeye ve mücadeleye çağırıyoruz.
İstanbul sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!
Şiddetin her türünü lanetliyor, mücadelemizi sürdürüyoruz…
Eşit koşullarda güvenceli iş istiyoruz #boşuna okumadık diyoruz…
YAŞASIN TMMOB
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI