TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, TBMM’den 18 Nisan 2012 tarihinde geçen, 2B kanunu olarak bilinen “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun” üzerine 20 Nisan 2012 tarihinde bir basın toplantısı düzenleyerek, Cumhurbaşkanı ve TBMM’ye seslendi: “Meslek örgütlerini, bilim insanlarını görmezden gelerek hazırlanan, ülkemizin doğal zenginliklerinin onarılamayacak biçimde zarar görmesine, talanına yol açacak bu kanunu TBMM’ne geri gönderin” çağrısıyla düzenlenen basın toplantısına TMMOB Yönetim Kurulu Üyeleri ve Oda Başkanları da destek verdi.
" Despotizmin finanse edilmesi yasalaştırılmaya çalışılıyor. 2B ve Kentsel Dönüşüm Yasası ele alındığında, kentin ve ülkenin değerlerini yok etmeye yönelik bir stratejiyle karşılaşıyoruz. Buna karşın tek güç, demokratik, örgütsel gücümüzdür. " denilen toplantıya;
H. Gürel Demirel (TMMOB), Ayşegül Oruçkaptan (TMMOB), N. Hakan Genç (TMMOB), Dündar Çağlan (JMO YK Bşk.), Mehmet Besleme (KMO YK Bşk.), Mehmet Torun (MadenMO YK Bşk.), Yunus Yener (MMO Genel Sekreteri), Kaya Özeren (Metalurji MO YK 2. Bşk.), Eyüp Muhcu (MO YK Bşk.), Necip Mutlu (MO Genel Sekreteri), Ozan Yılmaz (PeyzajMO YK Bşk.), Semiha Demirbaş Çağlayan (PeyzajMO YK Üyesi), Necati Uyar(ŞPO YK Bşk), Hüseyin G. Çankaya (ŞPO Genel Sekreter), Orhan Sarıaltun (ŞPO YK Üyesi) ve Turhan Tuncer (ZMO YK Bşk.) katıldı.
SATILAN ORMANLAR DEĞİL, ÜLKENİN GELECEĞİDİR.
Ülke geleceğinin satışa çıkarıldığı son düzenleme olan, kamuoyunda 2B olarak bilinen kanun; "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun" olarak 18 Nisan 2012 tarihinde TBMM‘den geçmiştir.
Bu düzenleme, AKP İktidarının ülkeyi yağma, talan, yandaşlarına peşkeş çekme politikalarında geldiği son noktadır. Rant söz konusu olduğunda hiçbir değeri gözü görmeyen AKP zihniyeti, sonunda ülkenin ormanlarını da yağmaya ve talana açmıştır.
Bu kanunla, türlü gerekçelerle gasp edilen neredeyse metropol bir kent büyüklüğüne ulaşan yüzbinlerce hektar büyüklüğünde orman alanının "orman niteliğini yitirmiştir" gerekçesiyle sadece şimdiki işgalcilere satılmayacak, tıpkı hazine arazilerinde yaşanan kaçak yapılaşma sürecinde olduğu gibi yeni orman talanı için yeni cesaretlendirmelere yol açacaktır.
Kanunun genel gerekçesi olarak öne sürülen;
- "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi" Anayasanın 170. maddesi için yapılan göstermelik bir adlandırmadan öteye gitmemektedir.
- Ülkenin 70 yıldır tartıştığı ve nasıl tespit edileceği de belli olmayan "orman vasfını kaybetmiş alanlara" ilişkin ormana geri dönüşümü artık mümkün bulunmayan ifadesi bilimsel ve hukuki açıdan çarpıtılmış bir ifadedir.
- İşgal edilen alanlarda mahkeme kararlarını uygulamayı "gereksiz yere emek ve masraf olarak tanımlanması" ile devletin işgalciler karşısındaki iradi zafiyeti açıkça ortaya çıkmıştır.
- Topluma ait doğal varlığı gasp ederek ele geçirenler için hak mağduriyetinden söz edilmesini hukuk devletiyle bağdaştırmak mümkün değildir.
Bu kanunla;
Sınırları belirsiz miktarda yeni orman alanlarının talanının yolu açılmaktadır.
"2B alanlarında bütünlük sağlanarak" kentsel dönüşüm alanı ilan edilmesine olanak sağlanması 2B niteliğine sahip olmayan orman alanlarının da yapılaşmaya açılması anlamını taşımaktadır. Ayrıca bütünlüğü sağlanacak 2B alanlarının çevresindeki mera, tarım alanı ve sulak alan gibi doğal alanların bulunduğu da göz önüne alındığında ne kadar büyüklükte ve hangi nitelikteki alanların yapılaşmaya açılacağı da belli değildir.
"Orman alanlarından çıkarılacak yerler"e ilişkin talan işlemleri sürekli hale getirilmiştir.
Belirli bir alana karşılık gelmeyen 2/A uygulaması ile "orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen" yerlerin orman sınırları dışına çıkarılma işlemidir. Bu ifade sabit bir alan tanımını içermemekte, aksine işlemin sürekliliğini ifade etmektedir. İdarenin keyfiyetine bağlı olarak ne kadar alanın daha orman alanı dışına çıkarılacağını bilmek mümkün değildir.
Kanunda köylerin taşınması adı altında zorunlu göç için meşru zemin oluşturulmaktadır.
Düzenlemeyle, orman köylerinin yanısıra, "...baraj veya gölet rezervuar alanlarında kalan..." köylerin taşınması için de meşru zemin oluşturulmaktadır. Özellikle güvenlik barajları adı altında projelendirilen barajların koruma kuşaklarında kalan köylerde yaşayanlar etkilenecektir. Baraj gerekçesi ile kaç köyün yerinden taşınacağı, kaç kişinin yerinden sürüleceği belli değildir.
Hukuk hiçe sayılmış, adeta hukuksuzluk kural haline getirilmiştir.
Anayasamızın ve genel hukuk kurallarının gereği olan yargı kararlarının uygulanması zorunluluğu ihlal edilmektedir. Hukuksuzluk, kesinleşmiş yargı kararlarının bulunduğu alanlardaki geçmiş hak sahiplerine (!) tapularını alma hakkının verilmesi noktasına taşınmıştır.
Yapılan işleme itiraz hakkı tanınmayarak dava yolunun kapatılmasıyla evrensel bir hukuk kuralı olan idarenin kararlarının yargı denetimine tabii olması hükmü yok sayılmaktadır.
Elde edilen gelir rant alanlarına aktarılacaktır.
Satıştan elde edilen gelirlerin %90‘ı kentsel dönüşüme kaynak olarak aktarılmakta "Orman Köylüleri ve ormanların ihyası için sadece %10‘luk kesimi Orman Genel Müdürlüğü kullanımına bırakılmaktadır.
Talanın kapsam tarihi sınırsız bir şekilde genişletilmiştir.
Düzenlemeyle, köy nüfusuna kayıtlı kullanıcı şartı kaldırılmış, "31.12.2011 tarihinden önce kullanıcı olmak kaydı" getirilerek orman köylülerinin değil, rant odaklı işgalcilerin yararlanması sağlanmıştır.
Rant üstünden rant sağlanmasının yolu açılmıştır.
İşgalcilerine rayiç bedelin %70‘ine, peşin ödeme halinde de %20 daha indirim yapılarak satış gerçekleştirilirken, kamu hizmetine tahsisi gereken alanların kamulaştırılmasında rayiç bedelin %100‘ü ödenerek geri alınacaktır.
Bu kanunla halk sağlığı da hiçe sayılmaktadır.
İçme ve kullanma suyu barajları için 700 m‘lik sınır içinde tarım bile yapılmasını engelleyen "mutlak koruma bandı" bu kanun özelinde 300 m‘ye indirilerek "göl manzaralı villalara" tapu dağıtımı mümkün kılınmaktadır.
Kanun genel bir imar affı niteliğindedir
Ormandan, tarım alanına, kıyılardan içme suyu havzalarına, sit alanlarından meralara, konuttan sanayi alanlarına kadar imar mevzuatı ile belirlenmiş kriterlerin hiçbirine tabii olmaksızın yapılaşmaya açılmasına olanak sağlayan bu kanun; bu güne kadar çıkarılan en geniş kapsamlı imar affı düzenlemesidir.
Kanunda tüm doğal varlıkların talanıyla da yetinilmemiş tasarıya komisyonda eklenen maddeler ile kapsam daha da genişletilerek;
- Orman köylüsünün kadimden beri kullandığı ve köyün ortak malı niteliğindeki yaylaklar ve otlaklar köylünün elinden alınmakta, işgaller meşrulaştırılmakta, yapılaşma yolu açılmaktadır.
- Orman alanlarında yapılaşma hakkı %6‘dan %15‘e çıkarılmıştır.
- Orman alanlarının eğitim ve araştırma adı altında tahsisinin yolu açılmış, aslında en fazla tahribe yol açan yol, otopark gibi altyapı tesisleri yapılaşma alanı dışında bırakılmıştır.
- 31.12.2011 tarihinden önce müsaderesine karar verilen ve tapuları iptal edilen fabrika ve ticari tesisler meşrulaştırılmış işgalcilerine kiralama hakkı verilmiştir.
- Halen izinli alanlarda izin amacına aykırı yapılmış her türlü tesis için af getirilmiştir.
Üretimden vazgeçerek ülke ekonomisini arazi rantı üzerinden temellendiren AKP, bu kanunla; bugüne dek görülmemiş ölçüde, hiçbir insani, hukuki, ulusal ya da evrensel değer ve kural tanımaksızın ülkeyi yağma ve talana açarak yeni rant kaynaklarının yaratılmasını sağlamıştır.
TMMOB, Cumhurbaşkanına söylüyor:
"Orman köylülerinin desteklenmesi" gerekçesiyle, meslek örgütlerini, bilim insanlarını görmezden gelerek hazırlanan, ülkemizin doğal zenginliklerinin onarılamayacak biçimde zarar görmesine, talanına yol açacak bu kanunu TBMM‘ne geri gönderiniz.
TMMOB, TBMM‘ne sesleniyor:
Bu kanunu geri çekiniz ve düzenlemeyi TMMOB‘nin görüşleri doğrultusunda yeniden yapınız.
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı