Değerli Basın Emekçileri
Ülke olarak tehlikeli bir çatışma ve savaş ortamına doğru hızla sürüklendiğimiz bu süreçte DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak düzenlediğimiz ortak basın toplantısı ile karşınızdayız. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyoruz. Hoş geldiniz.
Bugüne kadar gerek tek tek gerekse ortak yaptığımız basın açıklamaları, basın toplantıları ile ülkemizi adım adım bir uçurumun kenarına iten gelişmelere dikkat çekmeye çalıştık. Nefret söylemlerini kapkara bir zift yağmuru gibi üzerimize boca ederek savaş çığlığı atanların her türlü baskı ve tehdidine rağmen barış ve kardeşlik çağrısından taviz vermedik.
Ülkenin yeniden kan gölüne döndürülmesinin sorumlularını hep beraber bulmak için yılmadan, usanmadan “bu savaş kimin savaşı?” diye sorduk.
Bu sorunun cevabını ararken öncellikle topraklarımızın her gün akan kan ve gözyaşı ile sulanmasından kimin-kimlerin beslendiğine, çatışma ve savaş ortamının kimin-kimlerin tercihi olduğuna ve bu tercihin bedelinin kimler tarafından ödendiğine bakılmasının elzem olduğunu vurguladık.
Bu kirli savaş ile hangi gerçeklerin üzerini örttüklerini çok iyi gördük. Emperyalizmin taşeronluğu ile Ortadoğu’yu ölüm bataklığına çevirenlerin, IŞID’e tırlar ile silah yollayanların, ülkemizi cihatçı örgütlerin yatağı haline getirenlerin, laikliğe savaş açarak toplumu kuşatan gericilerin, kadına yönelik şiddeti, tacizi ve cinayetleri savunanların, kentlerimizi ve doğamızı sermayenin dizginsiz rantı ile yağmalayanların, şantiyelerden madenlere kadar her yeri işçi mezarlığına çevirenlerin, emeğin sömürüsü üzerinden saltanat sürenlerin çökmek üzere olan baskı ve sömürü düzenlerini sürdürebilmeleri için savaş çıkarmak dışında başka bir yollarının kalmadığını birlikte anlamış olduk.
Ancak son dönemde halklar arasındaki bağları koparmayı, şiddet ve linç kültürünü güçlendirmeyi hedef alan gelişmeler, barış ve kardeşlikten yana olan tüm kesimlerin görev ve sorumluluğunu artırmıştır.
Değerli Basın Emekçileri
Bu topraklar kana ve gözyaşına fazlasıyla doymuştur. 35 yıldır yaşananlar ölüm, kan ve gözyaşı dışında bir sonuç üretmeyen savaş/şiddet odaklı politikalarda ısrarın Kürt sorununu çözemeyeceğini tüm açıklığı ile göstermiştir. Buna rağmen ülkemiz yine bedeli yoksul halk çocuklarına ödetilen bir çatışma ve savaş ortamına itilmekte, ülke adım adım bir iç savaşa sürüklenmektedir. Bir avuç silah tüccarının, savaş baronunun dışında kimsenin çıkarının olmadığı çatışma ve savaş ortamının bedelini Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni her milliyetten, her inançtan binlerce yoksul halk çocuğu hayatı ile ödemiştir.
Bu koşullarda kin ve nefretten beslenenlere karşı barış ve kardeşlik talebini daha ısrarlı bir şekilde sahiplenmek, tüm baskılara rağmen savaşa karşı barışı daha cesurca dile getirmekten başka çıkar yol yoktur.
Bizler DİSK, KESK, TMMOB, TTB olarak akıtılan kardeş kanının son bulması, daha büyük acılar yaşanmasının önüne geçilmesi için dün olduğu gibi bugün de görev ve sorumluluk almaya hazırız.
Bu görev ve sorumluluğun gereği olarak; akıl tutulmasına itilerek bir kişinin hırsı yüzünden Saray merkezli bir kuşatma ile ülkenin yeniden kan gölüne dönmesine seyirci kalması istenen halkların vicdanına seslenmek, kalıcı barış ve kardeşliğin tesisinin gerçek mimarı olabilecek bu vicdanı bir kez daha göreve çağırmak için 10 Ekim 2015 Cumartesi günü “Savaşa İnat, Barış Hemen Şimdi” şiarı ile Ankara’da bu ülkenin bütün demokrasi güçleri ile birlikte, yüreği barıştan yana atan herkesle birlikte merkezi Emek, Barış, Demokrasi Mitingi düzenleyeceğiz.
Kimliği, kültürü, dili, dini, mezhebi, görüşü ne olursa olsun, üzerinde eşit haklara sahip yurttaşlar olarak barış içinde yaşayacağımız, demokratikleşmeye yönelik çözümlerin benimsendiği, AKP diktatörlüğünden, tekçi, otoriter, faşizan uygulamalarından kurtulmuş bir Türkiye’nin sadece bizim değil milyonların özlemi olduğunu biliyoruz. Bunun için çağrısını biz yapsak da 10 Ekim’de hayata geçirilecek miting yüreği emekten, barıştan, kardeşlikten, demokrasiden yana atan herkesin mitingidir.
Çünkü 7 Haziran öncesi “400 vekil vermezseniz kaos olur” diyerek halkları tehdit edenler ne kadar gizlemeye, gerçekleri çarpıtmaya çalışsalar da bu savaş işçilerin, emekçilerin, ezilen, yoksullaştırılan on milyonların savaşı değildir.
Hangi tarafta olursa olsun yoksul halk çocuklarının hayatını hiçe sayanlar, doksanlı yılları artamayan OHAL ve sıkıyönetim düzeni ile çocuk, yaşlı demeden sivil yurttaş katliamlarının altına imza atanlar ne kadar uğraşılırsa da, bu savaş halkların savaşı değildir.
Bu savaş otoriter faşizan rejimini ilelebet sürdürmeyi planlayan AKP’nin ve 7 Haziran seçimlerinden umduğunu bulamayıp kaos için düğmeye basan Saray’ın savaşıdır. Bu savaş, yeni, tekçi, otoriter, faşist bir rejimi tesis etme savaşıdır.
Bir an önce engellenemez ise ülkemizi çıkmaz bir felakete sürükleyecek, halklarımızı hedef haline getirecek milliyetçi-ırkçı-şoven hezeyan karşısında toplumsal bir bariyer oluşturmak, barışın kapısını açmak, bu ülkenin ezici çoğunluğunu oluşturan işçilerin, emekçilerin, yoksullaştırılan-ezilen halklarının ellerini birbirine uzattığında ulaşabileceği kadar yakındır.
Yeter ki barış ve kardeşlik köprüsünü kurmak için doğusuyla, batısıyla kuzeyi ile güneyi ile ellerimizi birbirine uzatalım.
Yeter ki vicdanlarımızı, insanlığımızı aramıza kin ve nefret tohumları ekmeye çalışanlara esir etmeyelim.
Yeter ki siyaset sahnesini halka hesap vermek yerine, çocuklarımızın kanı üzerinden hesaplaşmaya çevirmek isteyenlerin kirli hesaplarına kurban edilecek bir tek canımızın bile olmadığını birlikte haykıralım.
Yeter ki barışa giden yolda sadece kendi evlatlarımıza değil, “benim evladım senin evladın, senin evladın benim evladım” diyerek tüm evlatlara sahip çıkalım.
Yeter ki, işçiler, emekçiler, yaşamını alın teri ile kazananlar olarak barışın ile emeğin-emekçinin haklarının ve demokrasinin arasında bir zincirin halkaları gibi kopmaz bağlar olduğunu görelim.
Bunun için, bugün yeniden hortlatılarak sokakları esir almaya çalışan ırkçı-şoven dalga karşısında bu kirli savaşa karşı barış ve kardeşlikten yana olan milyonlara sesleniyoruz.
AKP diktatörlüğüne, baskı ve zorbalığa, yolsuzluğa, hırsızlığa, iş cinayetlerine, kadın cinayetlerine, doğa ve kentlerimizin yağmalanmasına, emperyalizmin savaş ve sömürü politikalarına, gericiliğe karşı rahatsızlığı olan milyonlara sesleniyoruz.
Gelin;
Çocuklarımızın cenaze törenlerini dahi ‘başarılı organizasyon’ olarak nitelendirecek kadar insanlıktan nasibini almayanların,
Evladını kaybeden aileye basın ordusu ile gidip şov peşinde koşanların,
Sıvasız gecekondu çocuklarının tabutu başında hamaset nutukları atanların,
İktidarlarını korumak adına evlatlarımızı kurbanlık koyun olarak görenlerin,
Sadece barış ve kardeşliğimizi değil, keskin nişancıları ile ablukaya aldıkları bir kentte katlettikleri üç aylık bebeğin cansız bedenini de derin dondurucuya koyanların dayattığı savaşa karşı
BARIŞ VE KARDEŞLİK İÇİN KENETLENELİM!
Gelin savaşa karşı barışı; baskı, şiddet ve zora karşı özgürlükleri ve demokrasiyi; yolsuzluğa, hırsızlığa ve sömürüye karşı emeğin mücadelesini yaşamın her alanında birlikte yükseltelim.
Gelin her ölümün bizi birbirimizden daha uzağa savurmasına izin vermeyelim.
Gelin bir saniye bile ertelemeden
BARIŞA VE KARDEŞLİĞE BİRLİKTE SAHİP ÇIKALIM. YÜREĞİ BARIŞTAN YANA ATAN HERKESİ 10 EKİM’DE ANKARA’DA BARIŞA SES VERMEYE ÇAĞIRIYORUZ!
DİSK KESK TMMOB TTB