Yeni yıl ile birlikte Boğaziçi Üniversitesine, prof’luğu bile şaibeli olan bir kayyum rektör atandı.
Atamayı protesto eden, rektörümüzü biz seçmek istiyoruz diyen akademisyen ve öğrencilerin direnişi üniversite kapısına kelepçe takılarak engellenmek istendi.
Mahallede insanlar muhtarı seçebilirken; bu ülkenin en aydın, en bilgili insanlarının bulunduğu kurum, olan üniversitelerin kendi rektörünü seçmesine izin verilmedi.
Kayyum rektör ile üniversite kapısına takılan kelepçe tam bir uyum içinde; özgür düşünmeye, bilime, kültüre düşman olmanın sembolü oldu.
Bu aynı zamanda farklı düşünene, biat etmeyene tahammülsüzlüğün de simgesi idi.
Ama yetmedi.
Kapıya vurulan kelepçe, akademisyenlerin beynine, öğrencilerin gönlüne vurulamadı.
Boğaziçi öğrencileri ve akademisyenleri bir aydır direniyor.
Kayyum rektörün fiilen rektör olamadı. Göreve başlaması için Boğaziçi Üniversitesinin bir bölümünde akademik kadroya alınması lazım. Dışarıdan öğretim üyesi atanması da o kadar kolay değil çünkü sırasıyla bölümün, fakültenin ve yönetim kurulunun onayını alması gerekiyor. Şu anda rektör de bir türlü akademik kadroya atanamıyor çünkü Boğaziçi Üniversitesinin hiçbir bölümü kendisini kabul etmiyor. Yani sadece adı rektör olarak oturuyor-kadroya atanamıyor.
Atamak istediği rektör yardımcıları görev kabul etmiyor.
Şimdi de akademisyenleri, öğrencileri polis zoru ile boyun eğdirmeye çalışıyorlar. Biat etmeyen öğrencilerin yukarı bakmasına bile tahammül edemeyen, yürüyen öğrencilere “aşağı bak” diye saldırarak gözaltına alan polis gücü devrede.
Hem de öylesine ki; sadece rektörlük binasına sırtını dönen akademisyenlere, kampüste sergi açan öğrencilere karşı binaların tepesine keskin nişancılar yerleştirerek, yüzlerce polisle üniversiteye girerek korkutmaya çalışıyorlar. Hiç bahane bulamayınca “aşağı bak terbiyesiz” diye bağırarak gözaltına alıyorlar.
Her fırsatta demokrasiden, reformdan bahsederken, demokrasinin en temel aracı olan seçimi yok saymak, ülkenin en aydın insanlarına seçme hakkı vermemek, en temel anayasal haklarını kullanan öğrencileri polis gücü ile sindirmeye çalışmak tek adam rejiminin tipik özelliğidir.
Yıldırma ve sindirme politikası polis gücü, ev baskınları, göz altılar vb. yöntemlerle devam ediyor. Yandaş medyanın koro halinde sürdürdüğü bu yalan ve provokasyonlar tek adam rejimine biat etmeyen Boğaziçi’ni yok etme çabasıdır.
Ve de beyhude çabadır.
Beyhudedir . Çünkü nasıl 44 yıl önce Hasan Tan ODTÜ’ye rektör olamadı ise, bugün de Melih Bulu Boğaziçi’ne rektör olamayacaktır.
Yapılması gereken tependen inme kayyumun bir an önce istifa etmesi Boğaziçi’nin kendi rektörünü seçmesidir.
Boğaziçi aşağıya bakmayacak, kendi demokratik işleyişi içinde geleceğe bakacaktır.
TMMOB Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası olarak başını öne eğmeyen Boğaziçi’ni yürekten kutluyor, demokratik mücadelelerinde yanında olduğumuzu bir kez daha belirtiyoruz.
TMMOB METALURJİ VE MALZEME
MÜHENDİSLERİ ODASI YÖNETİM KURULU