13 Şubat 2024 tarihinde İliç'te 9 işçinin ölümüne sebep olan altın madeni felaketine ilişkin olarak kurulan TBMM İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonu'na, 9 Temmuz 2024 tarihinde TMMOB ve diğer 4 Oda ile birlikte katıldık.

TBMM İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonu'na TMMOB ve 5 odanın başkanının davet edilmesi üzerine TMMOB Genel Sekreteri Dersim GÜL, Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet İrfan Türkkolu, TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi Hüsnü Meydan, TMMOB Hukuk Müşavirleri Av. Ekin Öztürk Yılmaz, Av. Ferhat Çelepkolu, TMMOB İliç Komisyonu Üyesi Cemalettin Küçük, Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan, JMO Yönetim Kurulu Üyesi Düzgün Esina, Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kırmızı, ÇMO Yönetim Kurulu Üyesi Tuğba Uçankuş, Kimya Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Akyürek katıldı.

Komisyonda TMMOB adına yapılan sunumlardan sonra her meslek Odası söz alarak felaketi kendi meslek Odaları açısından değerlendirdiler. Meslek Odamız adına söz alan Yönetim Kurulu Başkanımız A. İrfan Türkkolu; ülke varlıklarının emperyalist firmalar tarafından sömürge tipi madencilik ile yurtdışına çıkarıldığını, geriye yıllarca sürecek bir ekolojik kırım kaldığını anlattığı konuşması sonunda yabancılara verilen tüm maden ruhsatlarının iptalini, siyanürlü liç yönteminin ve altın çıkarımının yasaklanmasını istedi.

Yönetim Kurulu Başkanımız A. İrfan Türkkolu’nun TBMM İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonundaki konuşması şöyle;

Merhaba,

TMMOB Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası adına hepinizi saygı ile selamlıyorum.

Erzincan İliç’te meydana gelen felaketi salt bir maden olayı ya da salt bir çevre olayı olarak değil de bütünselliği içinde ele aldığınız için ayrıca teşekkür ederim.

Altın üretimi doğal olarak pek çok disiplini yakından ilgilendirmektedir. Maden arama ve çıkarma ardından altının cevherden alınıp, %99,9 saflığa ulaşmasına kadar olan hemen hemen tüm işlemlerde metalürjik süreçler var dolayısıyla Odamızı da yakından ilgilendirmektedir.

Altının siyanürle sıvı faza alınmasını da içeren işlemleri hidrometalurjik süreçler, altının fırınlarda ateşle rafinasyon süreçleri ile dore metal eldesi de pirometalurjik işlemler ki buraya kadar bizim ülkemizde yapılan işlemlerdir ve son olarak altının daha da zenginleştirilmesi ve en sonunda rafinerilerde %99,9 saflıkta altın eldesi elektrometalurjik işlemler olarak meslek alanımız içindedir.

Çok fazla teknik detaya girmeyeceğim. Bu konuda zaten yeterince bilgi mevcut. Ancak siyanürlü liç yöntemi üzerinde birkaç sözüm olacak. Yaklaşık 100 yıldır altın ve gümüş gibi değerli metallerin eldesinde siyanürlü liç yöntemi kullanılmaktadır. Teknolojinin 1-2 yılda bir geliştiği dikkate alındığında pek çok soruna neden olan siyanür liçinin 100 yıldır değişmemesi şaşırtıcı görünse de çok anlaşılabilir bir nedeni vardır. Üreticiler için en ucuz yöntemdir.

Altın işletmeleri dünyanın en karlı işletmeleridir. Arama, tesis kurma, devreye alma ve işletme dahil geri ödeme süresi 1 yıldan azdır.

Bu kadar karlı işletmede en önemli maliyet kalemi önleme maliyetidir. İliç’teki felaket, Kütahya gümüş işletmesindeki atık barajı seddesinin yıkılmasında ve daha pek çok olayda görüldüğü gibi önleme maliyetinden kaçınmadır. Firmalar ileri ülkelerde bu maliyetleri ve gerekleri tamamen yerine getirirken, bizim gibi ülkelerde uygun buldukları ortamları kullanarak bu maliyetlerden kaçmaktadırlar. İliç’te olan da budur. Yeni bir atık havuzu yapmak yerine mevcudu çeperlerini yükselterek kullanma.

Ülkemizden alıp götürülen altın miktarını biliyor muyuz? Yani gerçekten biliyor muyuz?

Bilmiyoruz. Çünkü verilen rakamlar üreticilerin bildirdiği rakamlar ve onları bu anlamda denetleyen bir mekanizma yok.

İşleyiş öyle ki; son işlem olan ve en ucuz işlem olan altının %99,9 saflıkta eldesini sağlayacak işlemleri burada yapmayıp, altını dore metal olarak yurt dışına çıkarıyorlar ve bunu gerçek altın miktarını gizlemek için yapıyorlar. Oysa işlem birkaç metrekarelik bir yerde ve çok ucuz olarak yapılabilir.

Ülkemizin zenginliklerini alıp götürenlerin bunun karşılığında ülkemize ne verdikleri umarım bu çalışma sonunda ortaya çıkar. Ancak şu kadarı söylenebilir. Bu süreçlerde kamu yararı yoktur. Toplumsal fayda hiç yoktur.

Mesleki çerçevede yukarıda söylediklerim şimdi birkaç cümleyle söyleyeceklerim yanında bence o kadar da önemli değil.

İşletmeler altını alıp götürürken, ekolojik kırıma neden olan siyanürlü liç yöntemini kullanıyor ve  işlenmiş haldeki arsenik, antimuan, civa, kalay, kadmiyum gibi zehirli ağır metalleri bırakıyorlar. Bunların sulara ve toprağa karışmaması mümkün değil. Toprağımız zehirleniyor, sularımız zehirleniyor, tabii en temel yaşam kaynaklarımızla birlikte bizler ve doğada ki tüm canlılar da zehirleniyoruz.

Doğayı kirleten, toprağı, suyu, insanları öldüren yaşamı yok eden bir yöntem. Sürecin sonunda rehabilite etme maddeleri ne yazık ki sadece kağıt üstünde kalmaya mahkum. Çünkü ekolojik kırıma uğrayan alanda yok edilen yer altı varlıkları yüzlerce yılda oluşuyor.

İşletmeler kapatılınca rehabilite edilip eski haline döndürüleceği doğru değildir. Eski haline dönmesi için, doğanın bize bahşettiği verimli hale gelmesi için yüzyıllar gerekir. Çünkü o verimli topraklar pek çok canlının yararlandığı o yaşayan ekolojik canlılığa belki bin yılda gelmişti. Kaldı ki o ağır metaller hep kalacak ve zehirlemeye devam edecek.

Bu ülkenin ve halkın olan yer altı varlıkları yabancılar tarafından alıp götürülüyor ve geriye tam bir ekolojik kırım bırakılıyor.

Yani “iyi denetlenirse felaketler olmaz” demek bu olumsuzlukları yok edemez. Bugünlerde çok kullanılan deyimle söylersek; yerli ve milli bir davranış değildir.

Altın çıkarmak gerçekten gerekli mi?

Altının kullanım değeri nedir? Malzeme teknolojisindeki gelişmeler ki bu da bizim meslek odamızın alanı altının yerine ikame edilebilen birçok malzeme geliştirdi. Yani takı olmak dışında ciddi bir kullanım değeri yok.

Yani altın çıkarmak gerekli değil.

Elbette diyebilirsiniz ki; kapitalist sistemde yaşıyoruz dolayısıyla kıymetli metal ve değişim değeri var. Peki öyleyse neden yabancı emperyalist firmalar çıkartıp alıp gidiyor? Ve biz ne kadar götürdüklerini bile bilmiyoruz.

Ama şunu biliyoruz; Türkiye yüzölçümünün önemli bir kısmı, bazı illerin yarıdan fazlası arama ruhsatlarıyla kapatılmış durumda. Bu nereye kadar gidecek. Bütün ülke yabancıların maden sahası mı olacak.

Bu yapılan sömürge tipi madenciliktir.

Dilediği alanlarda dilediği gibi ülke madenini alıp, denetimden uzak en kötü yöntemlerle üretip, topluma ve ülkeye hiçbir şey vermeden gerisinde tümüyle yok olmuş bir ekoloji, yüzyıllarca sürecek zehirli atıklar bırakarak çıkıp giden bu üreticilerin yaptığı madenciliğin çok eskilerden beri dünyada bilinen adı sömürge madenciliğidir.

Artık Çok sık duyduğumuz bir kavram var: Sürdürebilirlik. Bu yüzyılın en önemli önceliği dünyanın, insanlığın, diğer canlıların bir geleceği olmasını sağlamak olacak.  

OECD tarafından yayınlanan OECD-FAO Tarımsal Görünüm: 2019-2028” raporu, artan nüfus nedeniyle 2019-2028 yılları arasında tarım ürünlerine olan talebin %15 oranında artacağını belirtmektedir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü [FAO]’da  2016’da yayınladığı bir raporda bu nüfus artışının 2006 yılına kıyasla 2030’lu yıllarda en az %60 daha fazla gıdaya ihtiyaç duyacağını belirtmektedir.

Tüm bunları dikkate aldığımızda; Altın mı? Verimli Tarım Toprakları mı? Emin olun bunun cevabı geleceğimizi belirleyecek!

Toprağın üstünün altından daha kıymetli olduğu tüm dünyada giderek daha çok anlaşılıyor.

Bilim ve tekniğin ışığında şunu belirtmeliyiz;

Bir ülkenin doğal varlıklarının kullanımı, toplumsal, siyasal ve ekonomik yapısı ile doğrudan ilişkilidir.  Erzincan İliç Çöpler madeninde yaşananlar da bize ülkemizde sömürge madenciliği yapıldığını göstermektedir.

Sömürge madenciliğine son verilmelidir,

Yabancılara verilen tüm maden ruhsatları iptal edilmelidir,

Siyanürlü Liç yöntemi ve altın çıkarımı yasaklanmalıdır,

Bugüne dek yapılan altın madeni işletmeciliği ile ilgili bütün ekonomik veriler kamuoyu ile şeffaf bir biçimde paylaşılmalıdır.

TMMOB Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası olarak; Bergama’dan başlayan ve 30 yıldır sürdürdüğümüz mücadelemiz bu hedefler doğrultusunda devam edecektir.

Saygılarımla.

İrfan TÜRKKOLU

TMMOB METALURJİ VE MALZEME MÜHENDİSLERİ

ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI

                                                                                    

DERGİ VE ARŞİV TARAMASI

Metalurji dergilerinin 121. sayısından itibaren yazıların tam metinlerinde arama yapabilirsiniz.

Metalurji Dergilerinde Arama:

Yasalar ve Yönetmelikler, Yönetim Organları, Genel Kurul Sonuç Bildirgeleri, Çalışma Raporları, Sektörel Raporlar, Basın Açıklamaları, Dergi Yazı Başlıkları, Kongre Kitap ve CD'leri, Sempozyumlar ve Kütüphanemizde bulunan kitap özetlerinden oluşan arşivimizde arama yapabilirsiniz.

Arşivde Arama:

 


TMMOB Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası
Kültür Mahallesi, Çaldıran Sokak Nida Apt. NO: 14 / 13 Kızılay
Çankaya ANKARA
Tel: (312) - 425 41 60 ve 419 38 18 Faks: (312) - 418 93 43
E-Posta: Genel Merkez - İstanbul Şube -
İzmir Şube - Bursa Temsilciliği