GİRİŞ
I - Sektörün Büyüklükleri
II -Uluslararası İş Bölümü
III -Üretim Dağılımı
IV -Hammaddeler
V -Özelleştirme ve KİT’ler
VI -Kalite
VII -Rekabet
2) Sektörde Gelişmeler
3) Sonuç
TMMOB Metalurji Mühendisleri Odası
Aralık 1999
Sanayileşme, ekonomide yalnız üretim yapısının yenilenmesi değil toplum düzenini oluşturan kurumsal yapıları ve toplumsal ilişkileri dönüştüren karmaşık bir süreçtir. Bu anlamda, sanayileşme tek başına bir amaç olmanın ötesinde toplumun tüm kesimlerini kucaklayan toplumsal refahın bir aracı olarak algılanmalıdır.
Günümüzde üretimin teknoloji tabanı ve ürün profili, başlıca şu jenerik teknolojilerin etkisiyle değişime uğramaktadır:
- Enformasyon teknolojisi,
- İleri malzeme teknolojileri ve
- Yeni biyoteknoloji-gen teknolojisi
Sayılanlar içinde başta olanı enformasyon teknolojisidir. Bu teknolojinin ekonomik faaliyet alanlarında ve toplumsal yaşamdaki etkileri, İngiliz Sanayi Devrimi’nin ve bu devrimin teknoloji tabanını oluşturan buhar teknolojisinin etkileriyle eş tutulmaktadır.
İngiltere kütle halinde demir çelik üretimini gerçekleştirdiği zaman, kaybetmiş olduğu Amerikan sömürgesi için o zamanın Başbakanı demiştir ki; “ Biz bir sömürge kaybettik, ama öyle bir sanayi kurduk ki, o sömürgeyi kat kat telafi edecek durumdadır.”
Uluslararası Çelik Enstitüsü’nün 21. Yıllık toplantısında şeref konuğu şöyle diyordu:
“ ABD bir endüstri devi ise , bunu çelik sanayi merkezli üretim gücüne borçludur.”
A-) Dünya Demir Çelik Üretimi : 752.000.000 Ton (1996 yılı)
B- Türkiye Demir Çelik Üretimi :
- 14.143.000 Ton (1998 Yılı)
- DÇ Sektörü Katma Değeri (1997 yılı): 983.000.000 $
TÜRLERİNE GÖRE ÇELİK ÜRETİMİ |
KATMA DEĞER HESABI |
KATMA DEĞER |
Ark ocaklar (Uzun Ürün) |
40 $/Ton x 8.900.000 Ton |
356.000.000 $ |
Entegreler (Kardemir+İsdemir) (Uzun ürün) |
88 $/Ton x 2.260.000 Ton |
199.000.000 $ |
Erdemir(Yassı Ürün) |
158 $/Ton x 2.710.000 Ton |
428.000.000 $ |
Yaratılan Yıllık Toplam Katma Değer |
983.000.000 $ |
NOT: Türkiye’nin üçte biri kadar çelik üreten Avusturya (1996 yılı üretimi = 4.300.000 Ton) demir çelik sektörünün yarattığı katma değerde yaklaşık bu düzeydedir.
C- Sektörde Toplam Çalışan Sayısı: yaklaşık 27.000 kadardır
D- Dış Ticaret
1998 yılı İthalatı |
Miktar (Ton) |
Değer ($) |
Demir Çelik ürünleri |
5.204.000 |
1.835.000 |
Hurda (Yerli üretim için) |
6.550.000 |
809.000 |
TOPLAM |
11.754.000 |
2.644.000 |
1998 yılı İhracatı |
Miktar (Ton) |
Değer ($) |
Demir Çelik Ürünleri |
6.045.000 |
1.525.000 |
1998 Yılı |
Miktar (Ton ) |
Değer ($) |
Sektörün Kazancı |
- 5.709.000 |
-1.119.000 |
Türk demir çelik sektörü, dış ticarette aleyhine olan açığı, ürettiği katma değer ile kapatmaya çalışmaktadır.
İş bölümünden ziyade, Avrupa Kömür Çelik Birliği ve Çok Taraflı Çelik Anlaşması gibi kurumlarla üyeler arasındaki haksız, bazan da haklı, rekabet önlenmektedir.
1996 Yılı 752.000.000 tonluk üretimin; % 33’ü Uzakdoğu ülkeleri (Çin, Japonya, G.Kore), % 19’u Batı Avrupa Ülkeleri, % 16’sı Kuzey Amerika Ülkeleri (A.B.D., Kanada, Meksika) ve % 13’ü Doğu Avrupa ve eski Sovyetler Birliği ülkeleri sağlamaktadırlar.
Ülke olarak ilk üç sırayı, 100 milyonluk üretimleri ile sırayla Çin, Japonya, A.B.D. paylaşmaktadır.
Firma açısından 1. ve 2. Sıraları NKK (Japon 26 M Ton) ile Posco (G.Kore 24 M Ton) diğerlerinin çok önünde, oluşturmaktadırlar. Bu firmalardan Posco bir devlet kuruluşu olup üretime 1970’den sonra geçmiştir.
Dünya genelinde çelik sektörü ithal girdilere bağımlı bir sektördür. Entegre tesislerde katma değer nispeten yüksek olduğundan, sektör tamamen ithal girdilerle çalışabilmektedir. Hammaddeler genelde Avustralya, Brezilya, Rusya ve A.B.D. tarafından karşılanmaktadır.
Eski Sovyet ve Doğu Avrupa ülkelerinde, işletme sermayesini temin amacıyla özelleştirmeler hızla gerçekleştirilmiştir. Bazı Batı Avrupa Ülkelerinde ise özelleştirme, yeniden örgütlenme ve kapasite azaltımı şeklindedir. (1967’de devletleştirilen British Steel, 1988’de özelleştirilmiştir).
Özel sektörün kuvvetli olduğu Avrupa ülkelerinden Fransa, Finlandiya, Avusturya çelik kapasitesinin hemen hemen tamamı, Belçika, İspanya, İtalya (özelleştirmeden sonra) ve Hollanda’da % 25-50’si devlet kontrolündedir. F. Almanya ve Japonya’da çelik sektörünün tamamen özel kesimde olması, bu ülkelerin 2. Dünya Savaşı sonunda imzalamak zorunda kaldıkları barış anlaşmalarının dikte ettirilen şartlarındandır. Türkiye’nin 1998 yılı üretiminin % 24’ü kamu kesimince yapılmıştır. Özelleştirme sonucu bu oran sıfır olacaktır.
Özelleştirme ülkemizde demir ve çelik sektörünün gelişmesini olumsuz yönde etkileyecektir.
Karabük Demir Çelik 1994’de özelleştirilmiş, İsdemir, Erdemir ve Asil Çelik özelleştirme kapsamına alınmıştır. İlginç nokta ise Erdemir’in 1980 öncesinde Asil Çeliğin 1980 sonrasında,”Kurtarma Operasyonu” adı altında devletleştirilmeleridir.
Dünya:
Demir Çelik sektörünün özelliğinden, maliyetleri fazla artmadan, tonu 300 $’lık ürün üretildiği gibi 1000-1500 $’lık kaliteli ürünleri de yapabilmek mümkündür.
Gelişmiş ülkelerde çelik sektörü entegre tesislere dayalı olup, katma değeri yüksek (paslanmaz çelik vasıflı çelik, özel çelikler gibi) ürünlere yönelmiştir.
Gelişmekte olan ülkelerde çelik sektörü, yarı entegre tesislere dayalı olup, hurda gibi parçalı girdilerden nispeten ucuz ürünler üretmektedir.
Türkiye:
1999 yılı üretiminin % 63’ü, pahalı girdi (Tonu 125-150 $ olan hurda) kullanan, yarı entegre tesislerde gerçekleştirilen ve satış fiyatı 250-275 $/Ton olan ucuz ürünlerden oluşmaktadır.
Dünyada krom cevheri üretimi sıralamasında ilk 7 ülke içinde sadece Türkiye ve Arnavutluk’ta paslanmaz çelik tesisi yoktur (Küba’da bile ihracat yapabilen 150.000 ton kapasiteli bir paslanmaz çelik tesisi bulunmaktadır.
Dünyada çelik kapasitesi 1 milyar ton ve üretim 750 milyon ton olduğundan atıl kapasitenin doğurduğu bir rekabet mevcuttur.
Avrupa Birliği, rekabet problemini kapasiteyi azaltmak ve çok ayrıntılı rekabet mevzuatı geliştirmekle çözmeye çalışmaktadır. Haksız rekabete karşı çıkarıldığı öne sürülen mevzuat, haklı rekabeti de kontrol altında tutmaktadır.
Ayrıca, gelişmiş ülkelerdeki firmalar özel ürünler ürettiklerinden genelde tekel durumundadırlar. Gelişmekte olan ülkeler ise harcıalem ürün ürettiklerinden rekabeti fiyat düşürme ve hükümet teşvikleri ile gidermeye çalışmaktadırlar. Gelişmiş ülkeler ise teşvikli üretimleri anti-damping tedbirleri ve Avrupa Çelik Birliği-Çok Taraflı Çelik Anlaşması’nın mevzuatları ile önlemek amacındadırlar.
Bu durumda, Türkiye’nin gelişmiş ülkelere karşı rekabet savaşı olmadığından ihracatımız gelişmekte olan ülkelere yönelmiştir.
Dünya:
Gelişmeler genelde üç ana gruba bölünebilir.
1-Her aşamada bilgisayarlı kontrol ve optimizasyon
2-Yatırım ve işletme maliyetleri düşük olan “İnce Slab” yönteminin yaygınlaşması (50 kadar tesis yatırımı mevcut)
3-Hurdanın alternatif sünger demir ve demir karbür yatırımları
Türkiye:
Türkiye, yukarıda belirtilen gelişmelerin tamamen dışında kalmıştır. Deneme ve geliştirme çalışmaları minyatür denilebilecek pilot tesis veya ekipmanlarda yapılabildiği halde, firma ve üniversitelerimiz bu konuya gerekli önemi vermemektedirler.
(NOT: Demir karbür üretimini Nurcor firması 70 cm’lik bir kapta yapmıştır. Bu deneyin neticelerine güvenerek ve başka bir sanayi pilot tesisi yapmadan, Trinidad’ta 350.000 ton çıktı kapasiteli bir tesis kurmuştur).
Demir çelik sektörü bir ülkenin ekonomik gelişmesini belirleyen lokomotif sektörlerden biridir.
Türkiye, 21 yüzyılda dünyanın başlıca sanayi ülkelerinden biri olmaya aday bir ülkedir.
Gelişmiş ülkelerde demir çelik sektörü entegre tesislere dayalı olup katma değeri yüksek ; paslanmaz çelik, vasıflı çelik ve özel çelikler üretimine yönelmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde demir çelik sektörü yarı entegre tesislere dayalı olup hurda gibi parçalı girdilerden nispeten ucuz ürünler üretimine yönelmiştir.
TTK Zonguldak kömür havzası 1 milyar tonu aşkın bir kömür rezervine sahiptir ( yıllık taş kömürü üretimi 2.500.000 ton'dur. ) ve bu zenginlik hem demir çelik hem de elektrik sektörü için oldukça büyük bir önem taşımaktadır. Zonguldak kömürü çağdaş bir teknolojiyle çıkarılmadıkça demir çelik sektörümüzün sıkıntıları bitmeyecektir. Türkiye, kendi kömürünü üretmelidir.
Ülkemizde 40 milyon ton krom rezervi mevcuttur. Krom üretiminin büyük bir bölümü hammadde, küçük bir kısmı ise ferro krom olarak ihraç edilmektedir. Dünya krom cevheri üretimi sıralamasında ilk 7 ülke içinde sadece Türkiye ve Arnavutluk'ta paslanmaz çelik tesisi yoktur. Küba'da bile ihracat yapabilen yılda 150.000 ton kapasiteli bir paslanmaz çelik tesisi bulunmaktadır.
Ülkemizde üretilen çeliğin yüzde 36'sı (1997 yılı rakamları) entegre kuruluşlarda üretilmektedir. Türkiye'de demir çelik sektörü katma değerinin yaklaşık üçte ikisi entegre kuruluşlar tarafından yaratılmaktadır.
Türk demir çelik sektörü dış ticarette aleyhine olan açığı (1997 yılında 1.100.000.000 ABD doları) ürettiği katma değer ile kapatmaya çalışmaktadır.
Ülkemizin mevcut yassı ürün kurulu kapasitesi tüketimi karşılamaya yetmemektedir.
AB (Avrupa Birliği), Avrupa Kömür Çelik Birliği ve Çok Taraflı Çelik Anlaşması gibi araçlarla üyeler arasındaki haksız bazen de haklı rekabeti önlemektedir.
Özel sektörün kuvvetli olduğu Fransa, Finlandiya ve Avusturya çelik kapasitesinin hemen hemen tamamı devletin kontrolündedir.
Özelleştirme ülkemizde demir ve çelik sektörünün gelişmesini olumsuz yönde etkileyecektir.
Demir çelik sektöründe, tonu 300 dolarlık ürünler üretebildiği gibi, az bir maliyet farkıyla tonu 1.000-1.500 dolarlık kaliteli ürünler yapabilmek de mümkündür.
Demir Çelik sektörümüz demir cevheri, hurda, taş kömürü, refrakter konusunda dışa bağımlıdır. Türkiye demir cevheri, taş kömürü ve refrakter ihtiyacını kendi kaynaklarından karşılayacak yatırımları yaparak rekabet gücünü artırmalıdır.
Sanayi hareketi sadece sağlam basmakla değil, kendine güvenmek ve rakiplerine nitelikçe meydan okuyabilmekle önem kazanabilecektir. Sanayi bir malzeme hareketidir ve ulaşımda demiryolu ve denizyolu yokluğu sanayimizin rekabet gücünü düşüren önemli bir eksikliktir.
Türkiye, sünger demir üretimini gerçekleştirmeli ve ürün kalitesini yükseltici, maliyetleri düşürücü ve katma değeri yüksek ürünlerin üretimine yönelik yatırım ve modernizasyonları akılcı bir şekilde yapmalıdır.
Türkiye Demir Çelik Enstitüsü kurularak sektörümüzün ihtiyacı olan yeni teknolojilerin üretimi için AR-GE çalışmalarına bir an önce başlanılmalıdır.