Basın Açıklamaları
Pandemiyi iyi yönettiğini iddia eden, hatta bu konuda başarı kitabı yayınlayan iktidar, sürecin en başından bugüne yaptıkları ile pandemiyi yönetmekten çok, halkımızı kaderi ile başbaşa bırakmıştır. Ülkeler peş peşe yardım paketleri açıklarken ülkemizde IBAN numaraları dağıtılmış, maske dağıtımı becerilememiş, üretimin devamlılığı için işverenlerin taleplerine göre kısıtlamalar uygulanmış, aşı ve aşılama konusu yılan hikayesine dönmüş, gelinen noktada vaka sayılarındaki artış yapılanların tablosu olarak karşımıza çıkmıştır.
DİSK-KESK-TMMOB-TTB'nin ortak 1 Mayıs Programı 21 Nisan 2021 tarihinde Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nde gerçekleştirilen basın toplantısı ile kamuoyuna duyuruldu. TMMOB adına Yönetim Kurulu üyemiz Tores Dinçöz'ün katıldığı açıklamada 1 Mayıs 2021'in sloganı Umut Yan Yana olarak ilan edildi.
Ülkemizin ilk ağır sanayi tesisi Karabük Demir Çelik İşletmelerinin temeli 84 yıl önce bugün atıldı.
Aslında atılan sadece bir fabrika temeli değildi. Aynı zamanda toplumsal yapıyı çağdaş değerlere ulaştırmayı hedefleyen ekonomik, kültürel gelişimin başlangıcı idi.
Metalurji mesleğimizin adeta ülkemizdeki sembolü olan “fabrikalar kuran fabrika” Karabük; kazanılan politik bağımsızlığın ekonomik ve kültürel bağımsızlıkla pekiştirildiğinde “tam bağımsız” olunabileceği gerçeğinin somut ifadesidir.
Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle çok yönlü mücadele amacıyla hazırlanan ve 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren, evsahipliğini yaptığımız İstanbul Sözleşmesi Temmuz 2020 yılı itibarıyla 45 ülke tarafından imzalanmıştır. İstanbul Sözleşmesi “toplumsal cinsiyet” kavramının tanımını yapan ilk uluslararası sözleşme olma özelliği de taşımaktadır. Bugün toplum pandemi koşullarıyla birlikte daha da derinleşen sosyal, siyasal ve ekonomik krizin içerisinden geçmekteyken, iktidar tarafından İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasına yönelik tartışmalar başlatılmıştır.
Peki, İstanbul Sözleşmesi neyi kapsamaktadır?
Kadınlar, eşitlik ve özgürlük mücadelesinin ateşini 8 Mart 1857 yılında yaktı!
8 MART, kadınların, yüzlerce yıldır erkek egemen sömürü sistemi koşullarında maruz kaldıkları ayrımcılığa, şiddete, baskı ve tahakküme karşı verdikleri mücadelelerinin en önemli sembolüdür. ABD'nin New York Eyaleti'nde 8 Mart 1857 tarihinde, 40 bin dokuma işçisi kadının, daha iyi yaşam ve çalışma koşulları için verdikleri mücadele 129 kadın işçinin güvenlik güçlerinin saldırısı sonucunda meydana gelen nedeni belirsiz yangında katledilmesiyle sonuçlanmıştır. Clara Zetkin'in 1910'da 2. Uluslararası Kadın Kongresi'nde yaptığı öneri sonucunda, 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul edilmiştir. Yüzyıllardır kadınların emeğine, bedenine ve kimliğine yönelik saldırı ve şiddet, kadın cinayetleri, toplumsal cinsiyet olgusunun dayattığı roller ve nefret cinayetleri her geçen gün artmıştır.
Kadına yönelik şiddet hayatın her alanında artmaktadır. Ne yazık ki iktidarın yıllardır gerici söylemleriyle birlikte ürettiği politikalarının bedelini kadınlar yaşamlarıyla ödemektedir. Bugün yapılması gereken İstanbul Sözleşmesi gibi kadınların yaşamını savunan, şiddeti; evde, iş yerinde, kamusal alanlarda kısaca her yerde önlemeye yaran politikaları acil bir şekilde hayata geçirmektir.
Maden Mühendisleri Odası İstanbul şube üyesi Canan Tosun patronu tarafından darp edilerek şiddete uğramıştır. İktidarın kadına yönelik şiddetin önünü açan hukuk anlayışının sonuçlarını hayatın her alanında yaşıyoruz, bu anlayışı reddediyoruz. Canan Tosun saldırının faili işveren Fatih Uygun suç duyurusunda bulunmuş, ancak şiddeti gerçekleştiren bu kişi serbest bırakılmıştır.
Yeni yıl ile birlikte Boğaziçi Üniversitesine, prof’luğu bile şaibeli olan bir kayyum rektör atandı.
Atamayı protesto eden, rektörümüzü biz seçmek istiyoruz diyen akademisyen ve öğrencilerin direnişi üniversite kapısına kelepçe takılarak engellenmek istendi.
Mahallede insanlar muhtarı seçebilirken; bu ülkenin en aydın, en bilgili insanlarının bulunduğu kurum, olan üniversitelerin kendi rektörünü seçmesine izin verilmedi.
Kayyum rektör ile üniversite kapısına takılan kelepçe tam bir uyum içinde; özgür düşünmeye, bilime, kültüre düşman olmanın sembolü oldu.
Maltepe’de Kemal Delbe adlı erkek tarafından kendi evinde yakılarak katledilen Aylin Sözer,
Malatya’da evli olduğu erkek Mehmet Taş tarafından vurularak katledilen Selda Taş,
Antep’te oğlu tarafından vurularak öldürülen Vesile Dönmez…
2020’nin son günlerinde 3 kadın tek bir günde öldürüldü.
Daha kaç kadın göz göre göre katledilecek?
“Belki bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” - Maria Teresa Mirabel
“Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı. Kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü.” - Minerva Argentina Mirabel
“Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım; gerekirse hayatımı da!”- Patria Mercedes Mirabel
16 Nisan 2020 günü yaptığımız basın açıklamamızda; “Corona pandemisi nedeniyle tüm dünyanın olağanüstü günler yaşadığı açık. Ne var ki yaşam devam ediyor. Ve kapitalizmin o meşhur "krizi fırsata çevirmek" sloganı bu günlerde de geçerli. Egemenler "cambaza bak" yerine "aman salgın var" diyerek olağan koşullarda çok da kolay yapamayacakları bir çok anti demokratik uygulamayı yaşama geçiriyorlar.”
Demiştik.
Süreç aynen böyle devam etti ve ediyor. Salgın öncesi bile “Olağanüstü hali işçi grevlerini engellemek için sürdürüyoruz” diyen egemen anlayış tüm pandemi süreci boyunca “salgını fırsata çevirme”ye devam etti, ediyor.