Basın Açıklamaları
Eti Gümüş A.Ş.'nin Kütahya'da bulunan maden işletmesindeki atık depolama barajının 07.05.2011 tarihinde kısmen yıkılması üzerine kamuoyu ile paylaşılan görüşleri gerekçe gösterilerek işletmeci şirket tarafından TMMOB Çevre Mühendisleri Odası'na 30 bin TL'lik manevi tazminat davası açılmıştır.
Yaşanan bunca felakete rağmen söz konusu madencilik faaliyetine son verileceğine başta Çevre ve Orman Bakanlığı, Kütahya Valiliği ve Eti Gümüş A.Ş. yetkilileri tarafından kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapılmamaktadır. Gelişmeler, her geçen gün toplumda daha fazla kaygı duyulmasına yol açarken yetkililerin olayın üstünü örtmeye dönük tavırları bu kaygıları derinleştirmektedir.
Neo-liberal politikalarla, sosyal hukuk devletinin bütün kazanımları yok edilirken sermayenin önündeki her türlü kamusal denetim işlevsizleştiriliyor. Ama bütün bu talan politikalarına ve yolsuzluklara karşı mücadelemiz sürüyor.
Kütahya Gümüşköy İzleme Platformu’nun 25 Mayıs 2011 tarihindeki Kütahya’da Eti Gümüş maden işletmesinin kapatılması için Kütahya Valiliğine bir dilekçe vermiş ve tesisin tehlikeleri konusunda yöre halkına bilgilendirmiştir.
Basın açıklaması ektedir.
Â
Kütahya Gümüşköy'de bulunan Eti Gümüş A.Ş.'ne ait gümüş madeni işletmesinde atık depolama barajında taşma meydana gelmiş ve atık barajı yıkılma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Atık depolama barajındaki sızmalar ve taşmalar neticesinde atık depolama havuzundan aktif durumda bulunan ağır metaller (arsenik, kurşun, bakır, çinko vs.) yeraltı sularına ve besin zincirine karışmaktadır.
Bölgedeki içme suyundan alınan numunenin Çevre Mühendisleri Odası tarafından yaptırılan laboratuar analizi sonucunda, sudaki siyanür miktarının limit değerden %40 daha fazla olduğu tespit edilmiştir. İlerleyen günlerde sızmalarla birlikte bu miktar daha da artacaktır.
Sızmaların dışında atık havuzundan sürekli olarak buharlaşan hidrojen siyanür gazı çevreyi ve insanları zehirlemektedir.
Kütahya Gümüşköy'de bulunan Eti Gümüş A.Ş. ait gümüş madeni işletmesinde atık depolama barajında taşma meydana gelmiş ve atık barajı yıkılma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Kütahya ili Gümüşköy'de uzun yıllardır siyanürleme yöntemiyle gümüş üretimi yapan, gümüş tesislerinin atık barajları çevreyi tehdit eder büyük boyutlu atık depoları durumuna gelmiştir. Bugüne kadar hiçbir önlem alınmadan, yapılan üretimle dolmuş ve birkaç kez sızma yapan, baraj gövdesi artık bu atığı tutamayacak konumdadır.
Ayrıca barajdan sızmalar ve taşmalar dışında yüzeyinden sürekli olarak buharlaşan hidrojen siyanür gazı çevreyi zehirlemekte, bölgede ağır metallerin çözünmesine ve besin zincirine girmesine neden olmaktadır.
Küresel katiller, kapitalizmin bir kalesi olan, emperyalizmin saldırılarına hukuksal zemin hazırlayan Birleşmiş Milletler adı altında, diktatörlüğü devireceğiz diye, Libya Halkına bomba yağdırıyor, yeni silahlarını deniyor.
Türkiye, iktidarıyla, muhalefetiyle Birleşmiş Milletler kararını bahane ederek, sessiz kalmak bir yana, küresel katillere Irak'ta ve Afganistan'da olduğu gibi çanak tutuyor. Türkiye, suçlulara karşı derhal tavır almalıdır.
Dünyanın en kaliteli ve kütlesel petrol yataklarının bulunduğu Libya'da, yıllarca diktatörlük altında ezilen halk şimdi de, havadan bombalanarak küresel katillerce katlediliyor.
Libya'da yaşanan iç çatışmaları önce organize, sonra da bahane eden gözü doymamış emperyalist küresel katiller, yeni savaş stratejilerini ve silahlarını saat saat aralıklarla Libya halkı üzerinde deniyorlar.
16 Mart 1978 yılında İstanbul Üniversitesi önünde üzerlerine bomba atılarak, faşizmin saldırgan yöntemiyle öğrencilerin katledilmesinin üzerinden 33 yıl geçmesine rağmen, sorumluları hiçbir soruya yanıt vermediler.
Yaşanan hukuksak mücadeleye zaman aşımı nedeniyle son verilmeye çalışıldı. Ancak insanlığa karşı işlenen suçlar unutulmaz. Zaman aşımı olmaz. Üzerinden yıllar geçse de unutulmayacaktır.
12 Eylül faşizminin hazırlık provaları olan bu ve bu tür Çorum, Maraş Sivas katliamları tarihimizde kara bir leke gibi durmaktadır.
Okyanusta yaşanan depremin, Japonya'da kurulu bulunan nükleer santrallerde yarattığı son patlama ve radyoaktif sızıntıların boyutları, nükleer santrallerin dünyanın başına bela olduğunu bir kez daha ağır sonuçlarıyla göstermiştir.
Japonya halkının acılarını paylaşıyoruz.
Ayrıca normal çalışma koşulları içerisinde olan birçok nükleer santralden sızan radyoaktif maddelerin yarattığı sorunlar ve atıklarından kaynaklı sorunlar herkesçe bilinmektedir. Ancak bu sorunlar bugün Japonya'da yaşananlar gibi inkar politikasıyla gizlenmeye çalışılmaktadır.
Hala daha santrallerin nesillerinden söz edilerek, sorun yokmuş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Kaçıncı nesil olursa olsun, her nesli sorunlu olmuştur.
8 Mart 1857'de Newyork'da 40 bin dokuma işçisi kadın daha iyi koşullarda çalışmak, eşit işe eşit ücret talebiyle greve çıkmışlardı. Patron grevci kadınlarla diğer işçilerin dayanışmasını engellemek için fabrika kapısına kilit vurdu. Kapıları kilitlenen fabrikada çıkan yangında 129 kadın işçi yanarak can verdi. 1910 yılından bu yana, 8 Martlar cinsel ve sınıfsal sömürüye karşı mücadele günü olarak kutlanmaya devam ediyor.
Biz kadın mühendisler de 8 Mart'ın 101. Yılında 5 Mart Cumartesi günü mitingdeydik.
Kapitalizmin güvencesiz çalışma ortamına dur diyor, emeğimize sahip çıkıyoruz! Biz kadın mühendisler erkek egemen toplumsal ilişkilerin ağında çifte sömürü altında olmayı reddediyoruz. Biz kadınlar emeğimiz ve bedenimiz bizimdir diyoruz. 8 Martlarda dünyanın her yerinde kadınlar kurtuluşları için eylem alanlarında! Sömürüye, kadın cinayetlerine, taciz-tecavüze, erkek egemen iktidara ve kadına dayattığı rollere karşı özgürlük ve eşitlik için sokaklara çıkıyoruz.
YARGI KARARLARI YOK SAYILMAKTADIR !
YÃœKSEK YARGI, KARARLARININ UYGULANMAMASINA SESSÄ°Z KALMAKTADIR !
HUKUK-YASA-İNSAN HAKLARI-ÖZGÜRLÜKLER….AYAKLAR ALTINA ALINMIŞTIR !
SOYGUNA VE YOLSUZLUÄžA DEVAM EDÄ°LMEKTEDÄ°R !
SUÇ İŞLEMEK AKP KÜKÜMETİNİN YÖNETİM ANLAYIŞI OLMUŞTUR !
AKP HÃœKÃœMETÄ° SEYDÄ°ÅžEHÄ°R ETÄ° ALÃœMÄ°NYUM TESÄ°SLERÄ°'NÄ°N MÃœLKÄ°YETÄ°NÄ° DERHAL KAMUYA DEVRETMELÄ°DÄ°R !
AKP tarafından devletin bütün kurumları faşizan bir yapıya çevrilmiştir. 12 eylül ürünü YÖK'ün yıllardır üniversitede uyguladığı baskılar artık faşist ve gerici bir hal almıştır.
Üniversiteleri kendi ticarethanesine çevirmek isteyen hükümet, bu uygulamaya tepki gösteren ve okullarına sahip çıkan öğrencilere faşistçe saldırmıştır.
YÖK tarafından sözde "fikir özgürlüğünün" önünü açmak için üniversitelere konumlandırılan emniyet güçleri, demokratik haklarını savunan öğrencilere sopa, cop ve gazlarla saldırarak gerçek yüzlerini ortaya koymuşlardır.